İşin adı cilalamak da olsa ahşap eserlerin nihai hallerini aldıkları tamamlama süreçleri nadiren yüzeyin parlatılmasını amaçlar. Cilalamanın asıl amacı işlenmiş ağaca can vermek, okunmasını kolaylaştırmaktır.
Her ağacın, bu ağaçtan gelen ahşabın ve o ahşaptan mamul olgunlaşmış mobilyanın kendine özgü rengini bilmek ve yeni işlenmiş eserler üzerinde bu renge varmak cila ustasının asıl emelidir. Bu yönüyle cila ustası ahşaba kendini bulmakta yol gösterir, eserin izleyicisinin ya da kullanıcısının ahşabın tadını bir an önce alması için yardımcı olur.
Pek çok çeşitli ağaçlar, yüzyıllar içinden aktarılmış sayısız teknik ve geliştirilmiş onlarca malzemeyi en doğru sonucu elde etmek için eşlemek de cila ustasının maharetidir. İyi cila ne ağacı, ne de ağacı işleyen ustanın işini örtmez. Yalnızca rengini değil ağacın dokusunu, damarını, suyunu korur, bunların tadının alınmasını sağlar ve zamana yenik düşmelerinin önünü alır.
Ahşabın iyi işlenmiş olması cilacının dostudur. Doğru derecelerle yuvarlatılmış köşeler, işlemeyen tam sabitlenmiş bağlantı noktaları cilalama işleminin sağlıklı yapılmasına, sonuçta da cilanın ahşabın üzerinde çatlamadan barınmasına izin verir.
Çıraklık ve kalfalık dönemini Levanten Hanri Rigo atölyesinde geçiren Feriköylü cila ustası Niyazi Münüklü neredeyse kırk yıldır Osmanbey’deki kendi atölyesinde çalışıyor. İlkokulu bitirdikten sonra yanlarında yetiştiği muhterem Rum ustalardan öğrendiği süreçleri şöyle özetliyor:
“Ne yapacağımıza karar vermeden önce bilmemiz, üzerine düşünmemiz gereken şeyler olur. Bu parçanın malzemesi nedir, nerede kullanılacaktır ve elbette kaçınılmaz olarak sahibinin beğenisi tercihi nedir? Hep anlatmaya çalıştığımız şeydir; çok cila sürmekle bir iş çok güzel olmuyor. Benim ustam kötü yapılmış cila için ‘Paskalya yumurtası gibi süslenmiş,’ der çok kızardı. Bizim önceliğimiz ahşaptır, cilayla ağacı yaşatmaktır. Yaşamak, hem ağacın baktığınızda yaşaması anlamına gelir, hem de kalıcılığı, ömrü anlamına.
Kestaneler, meşeler, açık renkli ağaçlar mum cilayı sever, bu hafif dokunuşla kendini gösterir. Ceviz gomalak cilayla ortaya çıkar. Her ağacın varacağı rengini görmek, bu rengi—her ne kadar uygun malzemeleri bulmak giderek zorlaşsa da—doğal malzemelerle arayıp uygulamak gerekir. Biz hâlâ toprak boyalar kullanıyoruz. Bu aşamada anilinli boyalarla eksikleri varsa damarlarını verir, tamamlarız. Üzerine kehribar renkli potası bir kat sürdükten sonra bir iki el gomalak geçip bekletiriz. Ardından defaten gomalak ve zımpara yapılır. Zımparalar giderek incelir. Bu işlemler ahşabın üzerinde birikerek cila dediğimiz ışıltıyı, güzel dokuyu verir. İşlemi gomalakla bitirebileceğimiz gibi kullanım yerine göre daha dayanıklı yeni nesil, yine doğal ürünlerle tamamlayabiliriz. Ağacına göre sarı ya da beyaz gomalak kullanmayı seçmek gerekir. Beyaz gomalak natürel ağaçlara kullanılır, onları sarartmaz.
Vernikler de çeşitlidir: poliüretan, selülozik dolgu verniği ve akrilik vernik. Akrilik vernik piyano gibi tamamen pürüzsüz yüzeyler yaratmakta kullanılır. Bizim mobilyalarda kullandığımız selülozik dolgu zayıftır, ağaç onu emer, kendi niteliğini kaybetmez. Dolgu verniği atılan parçalar figürlerin formunun bozulmamasına dikkat edilerek zımparalanır. Bu işlem de yine zımpara, yine gomalak devam eder oyma figürlerini ortaya çıkaracak bir patine oluşur. En üste bizim ipek matı dediğimiz, ustamın demi-mat dediği bir kat ince vernik geçtik mi cila kabuk gibi kalmaz, ağaç onu zamanla emmeyi sürdürür, güzelleşmeye devam eder.”